Seririyat Müessisleri: Mazhar Osman Uzman (1884-1951) ve Nurettin Ramih Ener (1880-1951)

Atıf için:
Cem Hakan Başaran & Fatih Artvinli, “ Seririyat Müessisleri: Mazhar Osman Uzman (1884-1951) ve Nurettin Ramih Ener (1880-1951)”, İstanbul Seririyatı Arşivi. https://istanbulseririyati.com/index.php/2024/12/23/seririyat-muessisleri-mazhar-osman-uzman-1884-1951-ve-nurettin-ramih-ener-1880-1951/

İstanbul Seririyatı kurucularının dergicilik birikimi ve gayretleri sayesinde uzun yıllar ayakta kaldı. Kurum dergileri olanve kurumsal desteklerle yayın hayatına tutunmuş olan Ceride-i Tıbbiye-i Askeriye, Vakayi-i Tıbbiye, Osmanlı Seririyat Mecmuası, Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası gibi dergiler hesaba katılmazsa kişisel dergi çıkarma teşebbüslerinin birçoğu başarısızlıkla sonuçlanmış yayın hayatına atılanlar ise uzun ömürlü olamamıştır. Maddi imkansızlıklar, Birinci Dünya Harbi, tecrübesizlik, orijinal araştırmalara o yıllarda nadir rastlanması gibi pek çok sebep ve olgu tıbbi dergi kültürünün yeşermesine sekte vurmuştur. Bu gidişatın bilimsel gelişmelerin topluma duyurulmasını ve bilim insanlarının kollaborasyon kabiliyetlerini engellediği söylenebilir.

Tababet-i Hazıra dergisinin bir sayısının kapağı

Dr. Şükrü Kâmil Talimcioğlu’nun II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 1909’da yayımlamaya başladığı Tababet-i Hazıra isimli dergi aykırı seslerin ve özgür bilimin ilk sığınaklarından biri olmuştur. Tıbbi kurum ve uygulamalara ve bilimsel cemiyetlere ciddi eleştirilerin ilk örnekleri bu dergi vesilesiyle ve tıbbi deontoloji (déontologie médicale) ilkeleri gözetilmeye çalışılarak ortaya konmaya başlamıştır. Tababet-i Hazıra’yı yazılarıyla besleyen önemli yazarlardan ikisiMazhar Osman ve Nurettin Ramih beylerdir.

1912’de yayın hayatı son bulan Tababet-i Hazıra’nın boşluğunu dolduracak ilk dergi yine Tababet-i Seririye adıyla Mazhar Osman ve Nurettin Ramih beyler tarafından çıkarılmıştır. Tababet-i Seririye dergisi1 Kanunusani 1329/14 Ocak 1914 ile 15 Temmuz 1330/28 Temmuz 1914 tarihleri arasında 14 sayı yayımlanabilmiştir. Mazhar Osman o günleri şu sözlerle anmaktadır:

“Karilerimizin teveccühü ve kalem sahibi meslektaşlarımızın yardımile bu mesut güne erişen tıbbi mecmuamızın birçok zorluklarla karşılaşarak bu muvaffakiyetli elde ettiğini bilenlerimiz pek azdır, biz bunu unutuyoruz, memleketin irfanına nasıl hizmet ettiğini bilmeyenimiz takdir etmeyenimiz yoktur, bununla ferahlanıyoruz. İstanbul Seririyatı Türkiye’de neşriyatına muntazam devam etmiş, bir nüsha bile aksamamış en eski revü medikalimiz olmakla müftehirdir. Dünya hekimliğinin terakkisini günü gününe hekimlerimize bildirmiş, memleketin klinik ve hastanelerinin, güzide hekimlerinin kıymetli çalışmalarını vatanın her köşesine yaymış, memleketimizin kültürünü Avrupa’ya tanıtmıştır, bir çok istidatlar İstanbul Seririyatı sahifelerinde kalem tecrübelerile inkişaf etmiş, o muvaffakiyetle terakki şahrahına daha cesurane atılmıştır. […] İstanbul Seririyatı’ndan evvel bizde yalnız resmi olarak Vekayi-i Tıbbiye vardı. O da ancak kanunları ve memuriyetleri neşrederdi. Meşrutiyet inkılâbını müteakip ilk tıbbi mecmua ‘Tababeti Hazıra’ Doktor Şükrü Kamilin himmetile iki sene intişar etti. İstanbul Seririyatı sahibi bu mecmuanın en hevesli yazıcısı idi. Fakülte mücadelelerimiz orada gençliğin ilk şiddetile başlamıştı. Bir müddet sonra Nureddin Ramihle müşterek Tababeti Seririye adlı bir tıp mecmuası çıkardık. Ancak sekiz nüsha çıktı. Umumi harp önüne set çekti. O esnada güzide ve meşhur hekimlerimiz müşterek mükemmel bir Osmanlı Tıp Mecmuası (Osmanlı Seririyat Mecmuası) ve pek muktedir arkadaşımız Mehmet Kamil Türk Tıp Mecmuasını neşretmeye başlamıştı. Mehmet Kamil kardeşimizin mecmuası birkaç sene tıp alemimizi şereflendirdi. Ondan sonra resmi mecmualarımız, askeri ve mülki cidden nefis bir tarzda az çok muntazam intişara başladı, işte Türkiye’de tıp mecmualarının küçük bir tarihçesi…”[1]

İstanbul Seririyatı’nın tarihi arkaplanı bu blogta adıgeçen dergilerin de tetkik edilmesiyle ancak bağlamına oturabilir. Mazhar Osman’ın yanında Nurettin Ramih Bey’in derginin yaşaması için sarfettiği emeği gözardı etmemek gerekir.

Nurettin Ramih Ener’in (1880-1951) Şairliği

Nurettin Ramih daha mektep hayatında matbuata intisab etmiş İkdam, Hazine-i Fünun, Maarif, Mektep, Resimli Gazete gibi dergi ve gazetelere şiirler yazmıştır. Nureddin Ramih Ruşen Eşref Ünaydın’ın kardeşi İkbal Hanım ile evlenmiştir. Tıp fakültesi talebesi iken (1315/1889 yılında fakülteden mezun olmuştur) ve yaklaşık 16 yaşındayken yazdığı fevkalade şiirlerden bir örnek:

Gazetemizin müdürü Nurettin Ramih Bey ve Fecaaten vefat eden kerimesi [kızı] Nevin Hanım[2]
 

Naci’ye Terbî[3]

Olmadı âlemde kimse ıztırarımdam habîr
Zannederim olmada yâr ah u zârımdan habîr
“Düşmedim bir yâre fikr-i şu’le-dârımdan habîr”
“Hâke düşmüş gevherim yok iğbirârımdan habîr”

Hamdullah oldu fikrim vâkıf-ı esrar-ı aşk
Vadi-i Eymen gibi oldum tecellizâr-ı aşk
“Nûrdur gönlüm onu âgûşa almış nâr-ı aşk”
“Olmayan rûşen-dil olmaz nûr-u nârımdan habîr”

Akla uydum âsumân-ı hikmeti seyr eyledim
Fikrimin hayranı oldum ben de bilmem (neyledim)
“Bî-mehâba halka söylenmez hakayık söyledim”
“Oldu âlem insilâb-ı ihtiyarımdan habîr”

Ettiren sensin beni sahbâ-yı aşka serfürû
Gezdiren sensin cihanı firkatinle sû-be-sû
“Hâli tasvîr eyledim bin kerre ey âyîne-rû”
“Sen de olmazsan kim olsun inkisârımdan habîr”

Oldu gönlüm hasretinle, ey peri! Vakf-ı mihan
Firkatin oldu harîm-i sîneme âteş-figen
“Nûş-dârû bekle bir bî-derdden mesmûm iken”
“Olmak istersen azâb-ı intizârımdan habîr”

Nurettin Ramih, 24 Temmuz 1312 (5 Ağustos 1896)

Mazhar Osman’ın Nurettin Ramih Bey hakkında yazdığı nekroloji[4]


Dr.Nuretin Ramih Ener (1880-1951): İstanbul’da doğmuştur. Küçük Mustafa oğullarından Maliye Nezareti veznedarlarından Ürgüplü Halil Ramih Bey’in oğludur. İlk, orta ve lise tahsilini Beşiktaş İlkokulu, Beşiktaş Askeri Rüştiyesi ve Kuleli Askeri Tıbbiye’sinde tamamladıktan sonra 1899 senesinde Yüzbaşı rütbesiyle Askeri Tıbbiye’den diploma almıştır. Daha mektep sıralarında iken Bakteriyoloji ihtisası için laboratuvara ayrılmış, iki senelik bir mesaiden sonra bir sene de Gülhane Seririyatı laboratuvarında çalışmış, Selanik Askeri Merkez Hastanesi’ne bakteriyolog ayrılmıştır. 1903’te askerlikten istifa ederek 1904-1905 yıllarında Hicaz Heyet-i Sıhhiyesiyle Cidde’ye gitmiştir. 1908’de Emraz-ı Zühreviye Hastanesi bakteriyologluğunda, 1909’da Sinop Tahaffuzhanesi laboratuvarında, 1910’da Hudeyde’de zuhur eden Kolera’nın söndürülmesi için teşkil olunan bir heyetle birlikte Hudeyde’de, 1911’de Kavak karantina tababetinde, İnebolu Ofis ve Manastırağzı Tahaffuzhane[si] bakteriyologluğunda, Balkan Harbi’nde de Demirkapı Hilaliahmer Hastanesi başhekimliğinde vazife görmüştür. Birinci Cihan Harbinde tekrar askeri vazifeye davet edilen Dr. Nurettin Ramih Ener, Serviburnu ve Maçka Hastanelerinde çalıştıktan sonra sırasıyla Orta Anadolu, Nevşehir, Ürgüp, Avanus, Arabusun, Karaman, askeri sıhhiye teftişinde bulunmuş, 1915’de Gümüşsuyu Hastanesi bakteriyologluğuna tayin edilmiştir. 1921’de zührevi hastalıklar Galata muayenesi başhekimliğine, 1922’de Emrazı Zühreviye Hastanesi başhekimliğine tayin olunmuş, bu hastanede bakteriyoloji ve hayati kimya laboratuvarını tesis ve tanzim ederek, tam 22 sene müddetle laboratuvarın şefliğini ifa etmiştir. 1945’te yaş haddi dolayısıyla emekliye ayrılmıştır.[5]



[1] Mazhar Osman Uzman, “İstanbul Seririyatı Yirmi Beş Yaşında”, İstanbul Seririyatı 26, 5(Mayıs 1944): 19-20. Mazhar Osman’ın bu yazısında verdiği bazı bilgiler hatalıdır.
[2] Nurettin Ramih Bey 13 yaşındaki biricik kızı Nevin’i 1921’de aniden kaybetmiştir. “Mecmuamızın müdürü Nureddin Ramih Bey’in biricik kızı Nevin’in vefatı,” İstanbul Seririyatı
[3] Muallim Naci’nin (1849-1893) gazeline nazire. Nurettin Ramih[Ener], Hazine-i Fünun 4, 18 (8 Ağustos 1312/1896): 271-272. Şiirin tarihi dergide 24 Temmuz 1311 olarak muhtemelen yanlış basılmıştır.
[4] Mazhar Osman, “Nureddin Ramih,” İstanbul Seririyatı/Paramedikal 33, 2(Şubat 1951): 9.
[5] Dr. Fethi Erden, Türk Hekimleri Biyografisi (İstanbul: Çituri Biraderler Basımevi, 1948): 82.